Modern ve Post Modern Toplum Yapısında Reklam

Modern ve Post modern toplum yapısında reklam ve reklamın ekonomik-politik etkileşimleri

Toplumsal bir varlık olan insan, içine doğduğu topluma uyarak, hayatını ona bağlı olarak yaşayıp sürdürmek durumundadır. Kişinin yaşadığı çevreye uyum sağlaması için o uyumu somutlaştıracak bazı davranış modelleri ve örüntülerini oluşturması gerekmektedir. Uyum sağlama, sosyalleşme sürecinden geçerek gerçekleşir ve bu süreçte kişi çoğunlukla homojen bir yapıya dönüşerek anlam üretmek yerine anlam tüketen konumuna düşer. Postmodern kültürlerde de bu tip anlamlar, büyük ölçüde kişilerin sosyal durumundaki davranış biçimlerine göre oluşmaktadır (Binay, 2010: 23).

Postmodern dönem olarak tarif edilen günümüzde popüler kültür araçlarının hızla çoğalması ile birlikte, bireyler tüketim kültürünün bir objesi durumuna gelmiş ve popüler olan idealdir şeklinde bir anlayış yaratılmıştır (Köse, 2008:1-3). Dünyevi gerçeklikten sanal gerçekliğe doğru bir ilerlemenin yaşandığı günümüzde ekranlar, gerçekliğe katkıda bulunmak yerine gerçekliğin yerini alır. Bu yüzden de postmodernizmin dünyasında insanlar gerçek ile taklidi birbirine karıştırır. Kitle iletişim araçları ile insan zihnine kazınan imajlar, hem maddi nesnelerin tüketimine hem de imajların tüketim yolu ile insanları seyirlik veya görsel tüketime yöneltmiş durumdadır (Özcan, 2007: 269-272).

Dünyanın oluşumunda başrolü oynayan medya ve bu içerikler kapsamında yerini alan televizyon reklamları sahip olduğu görselliği kullanarak insanları istediği doğrultuda yönlendirme yetisine sahiptir. İhtiyaçların belirleyicisi reklamlar, bunun aktarıcılığını da televizyonlar üstlenmiştir. Böylece televizyon reklamları, kültürün tüketim esnasında belirlendiği, bireyin sadece tüketici olarak hayata katıldığı bir süreci de beraberinde getirmiştir (Köse, 2008: 5).

Bu çalışma ile modern ve postmodern toplumlarda ortaya çıkan reklamların tüketiciler üzerindeki etkileri belirlenmeye çalışılırken bunun toplum üzerindeki yansıma ve değişimleri saptanmaya çalışılmıştır. Örnek olarak incelenen iki reklam örneğinde yer alan içeriklerin değerlendirmeleri ile son dönem reklamların postmodern kültür çerçevesinde nasıl şekillendirildiği ve insanları tüketime yönlendirilmesindeki rolü üzerinde durulmuştur. Reklamlarda izlenen yöntemler sayesinde oluşturulan yeni kimlik ve imaj olgusu ile popüler kültür, postmodernizm ve tüketim arasındaki bağ ortaya konmaya çalışılmıştır. Böylece reklamlar ile postmodern söylemler arasındaki paralellik, somut reklam örneklerin de analizleri ile ortaya çıkartılmıştır.

Postmodernlik, kimi düşünürlere göre sanayi sonrası bir çağ doğrultusunda gelişen bir hareket olarak değerlendirilmektedir. Postmodernizmin birçok belirtileri vardır. Ancak bunların biri veya bir kaçı ya da hepsi bir arada bulunabilir. Bunların en önemlilerinden bir kaçını belirsizlik, parçalanma, kurallığın bozumu, ironi, ben in yitimi, melezleşme, katılma, karnavallaşma, metinsellik, geleceğe dönüş, her şey gider şeklinde sıralamak mümkündür. Özellikle de ‘her şey gider’ ile anlatılmak istenen postmodernizmde olmayacak bir şeyin olmadığı, her türlü fikre ve uygulamaya açık kapı bırakıldığıdır (Aydın, 2006: 13).

Postmodernlik kavramının tam olarak anlaşılabilmesi için modernizm kavramının açıklanması gerekir. Modernlik, 17. yüzyılda başlayan ve sonrasında da etkisini tüm dünyada gösteren toplumsal yaşam ve örgütlenme biçimlerini ifade eden bir sözcüktür. Kültürel, ekonomik ve politik değişimdeki karmaşık süreçlerle karakterize edilen, yeni tipte bir toplumun ortaya çıkması olarak da nitelenebilmektedir. Modernizmde öne çıkan düşünce, eskinin dışlanması ve yeninin kutsanmasıdır. Eşdeğişle küreselleşme boyutunda, ortaya çıkan her yenilik hareketinin eskiyi parçalaması ve yok etmesidir (Köse, 2008: 11-12). Modernizme bir tepki olarak ortaya çıkan postmodernizmin 1950’lerden itibaren gündeme gelmesi ile toplumsal, kültürel, ekonomik ve ideolojik tarih içerisinde modernizmin ilke ve uğraşlarının artık geçersiz kabul edildiği, sistem içerisinde sürekliliğini yitirdiği anlayışı postmodernitenin genel yargısını oluşturmaktadır (Köse, 2008: 13-14)

Postmodern düşünce, bireyleri ve grupları kendi yaşam şekillerinin yaratıcısı olarak görme eğilimindedir. Özgürlük, farklılık ve hoşgörü postmodern zihniyetin temel taşını oluşturmaktadır. Postmodernizm, modernizmin kültürel eleştirisi şeklinde de tanımlanmaktadır. Modern toplumlardan postmodern toplumlara geçiş sanayi devrinden sonra ivme kazanmış; bilgi ve hizmet üretiminin de katılmasıyla karakterize olmuştur. Bilgi, iletişim ve teknoloji alanında meydana gelen gelişmelerle de ortaya çıkan ‘küresellik’ etkisi bugün postmodern olarak tabir ettiğimiz kitleler üzerinde sadece kültürel değil ekonomik yansımalarını da göstermiştir (Akça, 2005: 1-19)

Özellikle 2. Dünya Savaşı sonrasında oluşan yeni düzende kapitalizm yeni bir boyut kazanmıştır. Büyük metropollerde sınıf çatışmaları yumuşamış, bunun yerine farklı bir şiddet olgusu yükselerek medya ve reklam süreçlerinin olağanüstü etkinlik kazanması ile kitlesel tüketim olgusu ortaya çıkmıştır (Özkan, 2007; 266). Tüketicinin satın alma tercihleri yaparken sadece ürünlerin faydaları değil sembolik anlamlardan da etkileniyor olması postmodernizmin temel önerilerinden birini oluşturmaktadır (Binay, 2010: 18).

Kapitalizmin yeni bir aşaması olarak gösterilen postmodernist toplumda iktisadi hayat, üretimden çok tüketime odaklanmıştır. Fertler kitleleştirilerek yok edilmektedir(Köse; 2008; 20). Özellikle 1990’lı yıllarda pazarlama ve tüketici davranışları alanlarında tartışılmaya başlanan postmodernizm altı temel durum çerçevesinde ölçeklendirilmiştir. Bunlar:

  1. a) Üst gerçeklik
  1. b) Parçalanma
  1. c) Üretim ve tüketimin yer değiştirmesi
  1. d) Öznenin merkezde olmaması
  1. e) Zıtlıkların birlikteliği
  1. f) Bağlılığın ve marka sadakatinin kayboluşu şeklinde yer almaktadır( Kayaman, Armutlu, 2005; 3)

Postmodernizm bir nevi medya çağı olarak nitelendirilmektedir. Medya, en doğruyu yansıttığını iddia eder fakat aslında belli bir görüşün, grup veya kişinin bakış açısını sunmaktadır. Doğruluktan ziyade inandırıcılığın ön plana çıktığı bu süreçte reklamlar yoluyla yayılan imajlar, insanların tüketime yönelik arzularını harekete geçiren bir güç olarak karşımıza çıkmaktadır. Kitle iletişim araçlarının etkisi ve popüler kültürün bir sonucu olarak tüm toplumsal ilişkiler yönetilmekte ve yönlendirilmektedir. Medyadan yansıyan hayat tarzı modelleri ile tüketiciye yeni bir hayat tarzı modeli sunulurken aynı zamanda tüketim de körüklenmekte ve doyumsuz bir kitle meydana getirilmeye çalışılmaktadır (Köse, 2008: 20-22).

Postmodern toplum, imajın egemen olduğu bir toplumdur. İnsanlar artık acı gerçeklerden kaçmak ve kendini daha mutlu hissetmek için postmodernin sanal dünyasına sığınmış bir konumdadır. Özellikle alışveriş merkezlerinde çılgınca tüketen, alışveriş yapan insanlar anlık doyumlarla tatmin olmaya çalışmaktadırlar. Bu süreçte imaj, tüketici kültürünü ayakta tutmakla kalmayıp, tüketim ve tüketici için her duruma göre farklı ürünü de yaratmaktadır. Etkili bir imaj yaratılarak kitleleri etki altına almanın en etkili yolu da reklam ve reklam çalışmaları olarak değerlendirilmektedir (Özcan,2007: 270-271). Tüketiciler de kendi kimliklerini oluşturmak için kendi imajlarına yakın bir imaja sahip markaları reklamlar aracılığı ile ayırt edeler ve tercihte bulunurlar. Böylece reklamlar aracılığı ile sadece markanın anlamı ve değeri değil, tüketicinin kimliklerini oluşturmasına da katkı sağlayıcı roller de yaratılmış olur (Binay, 2010: 22).

  1. yüzyılda toplumlar sömürü pasifliğine sokulmuş, yaşam şartları da insanların tüketime endekslenmesi şeklinde koşullandırılmıştır. Kapitalizmin modern hali olarak günümüzde, sadece tüketim ya da tüketici için üretimle yetinilmeyip, niceliği ve niteliği önceden hesaplanabilir bir tüketici kitlesi yaratılmaya çalışılmaktadır. Harcama ve tüketimin de organize bir şekilde üretildiği düşünülürse toplumları yöneten iktidarlar da çağdaş kapitalizmin güç aldığı reklamdan faydalanarak ve bağımlılık yaratan teknolojiyi de etkili bir şekilde kullanarak etkisini sürdürmektedir. Sonuçta ortaya çıkan tablo ile birlikte sisteme uymaya zorlanan bir kitle, tüketmeyen, tüketemeyen veya harcamayan, harcayamayanlar şeklinde değerlendirip ikinci bir sınıf statüsüne düşürülüp, ötekileştirilmekte ve dışlanmaktadır (Şentürk, 2008: 230-231). Bu durumda yaratılan tüketim toplumunda asıl olan, ihtiyaç olana sahip olmaktan ziyade ne olursa olsun sadece tüketmek mantığı ile hareket edilmesidir.
  1. yüzyılın sonlarında, dünyada meydana gelen siyasi, sosyal, kültürel, ekonomik ve teknolojik gelişmeler hemen her alanda radikal yeniliklere, değişikliklere yol açmıştır. Bu durumun toplumla birebir etkileşim halinde olan ve genel stratejilerini, planlarını toplumun sosyal, kültürel, ekonomik vb. ihtiyaç ve taleplerine göre şekillendiren pazarlama üzerinde de etkili olduğu görülmektedir. Sonuçta tarihsel açıdan bakıldığında, pazarlamanın son dönemi olan modern pazarlama anlayışından postmodern pazarlama anlayışına doğru yeni bir döneme geçildiği görülmektedir (Sönmez, Karataş,2010: 1-3).

Günümüzde, ürünler yerine anlamların tüketildiği belirlenmiştir. Tüketerek kendini anlamlı kılmaya çalışan postmodern birey, yaşamını metalara yüklenen anlamlar üzerinde zenginleştirir. Bu süreçte markaların tüketiciye etkisi ise anlam yüklü sembol kaynakları olarak hizmet etmektedirler. Kişilerin birbirleriyle ve toplumla olan ilişkilerini ve iletişimlerini kolaylaştıran anlam sembolleri markalar olarak karşımıza çıkmaktadır (Binay, 2010: 23-29). Ürünlerin pazardaki başarısı, bireyler arasında sosyal bağların geliştirilmesi ve güçlendirilmesi, diğer bir ifadeyle ürünlerin bağlayıcı değerlerinin artırılmasına bağladır ki bu da reklamlar aracılığı ile sağlanmaktadır (Kayaman, Armutlu, 2005: 15).

Postmodern toplumlarının en belirgin özellikleri zorunlu tüketimin yerini gösterişçi ve rekabetçi bir tüketime bırakmış olmasıdır. Kitle iletişim araçları ile yayılan imajların insanları, hem maddi nesnelerin tüketimine hem de imajların tüketimi yolunu kullanarak seyirlik veya görsel tüketime yönlendirdiği görülmektedir (Özcan, 2007:272). Hızlı değişim, yaratılan yeni ihtiyaçlar, dinamizm ve tüketimden beslenen yeni ekonomi reklamdan beslenerek kapitalist düzenin ayakta kalmasını sağlamakta ve yaşam alışkanlıklarında değişiklikleri dayatarak ve üretim merkezi aileyi tüketime dönüştürerek gerçekleştirmektedir (Şentürk, 2008: 232-233).

Reklamın amacı, belirli bir hedef kitleye, belirli bir zaman dilimi içinde gerçekleştirilmesi istenen çok özel bir davranışı benimsetmek ve o yönde eyleme geçirmektir. Televizyonun sahip olduğu görüntü gücünün de etkisi ile daha kısa zamanda tüketiciler ikna edilmekte ve istenilen doğrultuda yönlendirilmektedirler. Toplumsal farklılığı, ürün farklılığı ile örtüşmeye ve bu ürün farklılığının toplumsal farklılık üzerinde denetim kurması sağlanmaya çalışılmaktadır. Televizyon reklamları aracılığı ile kitlesel tüketim eşyaları somutlaştırılarak kişilik marka ile bütünleştirilmekte ve yeni bir kültür ortamı yaratılmaktadır. Sonuç olarak reklamlar ile tüketicilerde, kendini görme imajı yaratılarak öznel bir çerçevede tüketime özendirilmektedir (Köse, 2008; 83-88). Postmodern olarak değerlendirilen toplumlarda reklâm kampanyaları çok düşük maliyetlerle gerçekleştirilmekle birlikte, postmodern ürünler geliştirilmekte ve tüketicilere ulaştırılmaktadır. Tüketici hizmetleri sağlarken de postmodern satıcıların pazarı tüketime ikna edecek, yönlendirecek farklılıklara daha çok yöneldikleri görülmektedir. Tüketerek kendini anlamlı kılmaya çalışan postmodern birey, yaşamını metalara yüklenen anlamlar üzerinden zenginleştirir. Bu süreçte markalar, tüketiciye anlam yüklü sembol kaynakları olarak hizmet ederler (Sönmez, Karataş,2010: 13-16).

POSTMODERN ÇERÇEVEDE DEÐERLENDİRİLEN REKLAMLARIN ANALİZLERİ

Reklamın adı: Akbank İhtiyaç Kredisi Reklamı

Yıldız stratejisi: Müslüm Gürses

Süre: 60’’

Reklamda arabesk sanatçısı Müslüm Gürses’e ait olan ‘itirazım var’ şarkısı, yine kendi sesinden ‘ihtiyacım var’ şeklinde yorumlanmıştır. Şarkı sözleri ise şu şekilde yer alır:

‘İhtiyacım var şu uzun tatile

İhtiyacım var bir güzel perdeye,

Dünyanın bilgisine,

Yeni bir elbiseye,

Mutlu günler görmeye,

İhtiyacım var…

Yatak yorgan setine,

Bu LCD tv’ye,

Home theatre sisteme,

İhtiyacım var…

Ben hep yürümeye mahkum muyum?

Kira ödemeye mecbur muyum?

İhtiyacım var rahat etmeye.’’

Şarkı bitiminde fondaki ses bu ihtiyaçları kastederek herkesin farklı ihtiyaçları olduğunu dile getirmekte ve ‘Herkesin bir ihtiyacı var, Akbank’ta kredisi var; peki sizin ihtiyacınız neydi?’ sorusunu izleyiciye yöneltmektedir. Böylece hedef kitle de reklama dâhil edilmiş olur. Başka bir açıdan da değerlendirilecek olursak, bireyin temel ihtiyaçları olmayan ürünler, sanki temel birer ihtiyaçmış gibi gösterilmekte ve tüketicide reklamda gösterilen şeyleri tedarik edemezse rahat edemeyeceği, mutlu olamayacağı izlenimi yaratılmaktadır.

Şarkı sözleri ile birlikte reklamın görselliğinde de sayılan ürünlerin hayalini kuran ve bu ürünlere sahip olduklarını düşündükçe mutlu olan insanlar gösterilmektedir. Bu insanların hemen yanında beliren kırmızı üzerine beyaz olarak çizilmiş gülen yüz simgesi ile de Akbank’ın insanların her türlü hayaline karşılık sunabileceği bir hizmeti olduğu vurgulanmakta ve tüketicisinin hayallerini gerçeğe döndürmek için hazırda beklemekte olduğunun altı çizilmektedir. Reklamda öne çıkan düşünce insanların ürettikçe değil, tükettikçe mutlu olacağı yönündedir. Huzuru nesnelere yüklemiş bir tüketici kimliği oluşturulmaya çalışılmıştır.

Bu reklamda tüketicilerin duygularına seslenilmiş, maddi özlemleri dile getirilmiştir. Kullanılan şarkının daha önceden tanınmış ve bilinen bir ezgisi olması ile de insanların bilincinde yer edinmesi daha kolay hale getirilmiş böylece reklam mesajı hedef kitlenin aklına daha hızlı empoze edilebilmiştir. Reklamın ana mesajı da “tüketemiyorsam itirazım var” şeklinde özetlenebilir.

Bu reklam popüler kültürün de etkisi ile tüketim kültürüne insanların her an dahil edildiği, artık mutluluğun sadece tüketmekten ibaret algılandığı ve insanların lüks yaşama özendirildiği şeklinde değerlendirilebilir. Sürekli ihtiyaç yaratılmakta ve bunun da asla bir sınırı konulmamaktadır. İnsanlar ihtiyaçları olmasa bile sürekli almalı, tüketmeli ve böylece mutluluğu hak etmelidir.

Reklamın adı: Nescafe-Coffeemate

SÜRE: 30’’

Reklamın başında açılan perdeler ile birlikte güzel güneşli bir güne başlanacağının altı çizilir. Güne başlarken kahve keyfini izleyici ile paylaşan oyuncu etkileyici bir ses tonu ile kahve keyfinin farklı olduğunu vurgular ve kendisinin kahve keyfini nasıl çıkarttığını anlatmaya başlar.

‘Kahve keyfi kişiye özeldir, kahvemin nasıl olacağına ben karar verir; tam kıvamında ya da biraz sert; şekersiz ya da şekerli… Ama o sevdiğim yumuşak kremalı kahve tadı için ben coffeemate’den başka bir şey almıyım. Kahvemin kokusuna ve tadına dokunmadan kremalı kahve keyfi… Benim için kahve içmenin en güzel şekli Coffemate.’’

Oyuncunun etkili ses tonunun yanında reklamla birleşen görsel faktörler olarak ışıl ışıl bir gün, güzel, lüks ve rahat döşenmiş bir ev kullanılmış bu şekilde kahve içme arzusu uyandırılmaya çalışılmıştır. Reklamda kahve keyfinin kişiye özel olduğu vurgulansa da coffeemate olmadan kahve içmek imkânsızmış imajı yaratılmak istenmiştir.

Reklamda popüler kültür, bireyi seçimlerinde özgür kılar, seçimlerinin kendi tercihi olduğunu vurgular ancak hedef kitleyi etkisi altına almayı da başarır. Önce bireysel bir tercih ve herkesin farklı olduğu yönünde anlatılan reklam içeriği sonrasında tek bir mesaja odaklanılarak marka ve ürünün ön plana çıkarılması ile şekillenmiştir. Farklı sloganlar kullanılarak aslında standart bir hedef kitle yaratılmaya çalışılması postmodern toplum yapısında yer alan reklamların içeriğinde sıkça kullanılmaktadır. Bu reklamda da bu ürünü kullanan tüketicinin kendini farklı ve özel hissedeceği üzerinde durulmuş ve aslında tek tip bir tüketici kitlesi yaratmak hedeflenmiştir.

Postmodern yapıya örnek olarak gösterilen reklamlarda da görüldüğü üzere artık sadece tüketime odaklı bir toplum yaratıldığını düşünmek yanlış olmayacaktır. Evrensel bir olgu olarak yaklaşılan reklamlar artık bütün toplumlarda yaşam üzerinde etkili bir faktör olarak değerlendirilmektedir. Reklamlarda tüketiciye empoze edilen sadece o ürünün satın alınması değil; bunun yanında toplumsal statü, imtiyaz, saygınlık ve toplumsal saygınlığın da ancak tüketmekle mümkün olunabileceğidir. Bireylere, gündelik hayatta ilişki kuramadıkları, yan yana gelemedikleri toplumsal tabakanın tüketim biçimini benimseyerek bedelini ödemek koşulu ile hayallerindeki konuma ulaşabilecekleri yönünde bir yönlendirme yapılmaktadır (Köse, 2010: 110).

Postmodern toplumlarda; kültür, alt kültür, sosyal sınıf gibi bölümlerden çok daha geniş hareket serbestliği sağlayan, ortaklaşa davranış biçimine sahip, benzer duygu ve tutkuları paylaşan; ilgi, tercih ve yaşam tarzları bakımından aynı kalıba sokulmuş bir kitlenin varlığından söz etmek mümkündür(Kayaman, Armutlu,2005:14). Üretim toplumu yerine yaratılan tüketim toplumlarında, zevki erteleme çağrısı tamamen reddedilip hemen sahip olmaya özendirmesi ve bunun da reklamlar aracılığı ile sürekli yenilenen içerik ile oluşturulması günümüz yaşam şartlarının en belirgin özelliğidir. İhtiyaçlar, yerini arzu ve isteklere bırakmış ve doyumsuz bir toplum meydana getirilmiştir. Zygmunt Bauman’ın yorumladığı şekli ile, ’ Tüketim toplumu bir tasarruf cüzdanı değil; kredi kartları toplumudur. Bir ‘şimdi’ toplumudur. İsteyen ve her an arzu eden bir toplumdur, bekleyen değil.’(Özcan, 2007; 272).

İçinde yaşadığımız tüketim toplumunda insanların üzerine düşen görev ve onlara yüklenen sorumluluklar değerlendirildiğinde sadece alışveriş yaparak pek çok şeyin istenilen doğrultuda başarabileceğinin altı çizilirken, reklam ve teknolojik gelişim de bu anlamda sistemin ilerleyişine hizmet etmektedir. Birbirlerini güçlendiren reklam ve teknolojik gelişim, sistemin tam istediği şekilde insanları tüketime zorlamakta ve tüketici sadece şartlandırıldığı yönde hareket etmektedir. Sonuç itibarıyla sürekli tüketmeye odaklı pasif bir kitle meydana getirilmiştir. (Şentürk, 2008: 237-238)

KAYNAKÇA

Köse, M.(2008). Postmodern Kimliğin Oluşumunda Popüler Kültür Çerçevesinde Tasarlanan Televizyon Reklamlarının Etkisi. Yüksek Lisans Tezi, Sakarya Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü. Ss. 11-110.

Selçuk, G.(2011). Postmodern Söylem Ve Popüler Kültür Kavramlarının Semantik Dönüşümü. Journal of Yaşar University. Sayı: 6.

Kayaman, R.- Armutlu, C. E.(2005). Postmodern Tüketici Davranışlarının Pazar Bölümleme Kavramlarına Etkileri: Postmodern Klanlar. Ticaret ve Turizm Eğitim Fakültesi Dergisi. Sayı: 2. Ss.1-15.

Şentürk, Ü.(2008). Modern Kontrol: Tüketim. C.Ü. Sosyal Bilimler Dergisi. Cilt:32, No:2. Ss. 222-238.

 Özcan, B.(2007). Postmodernizmin Tüketim İmajları. Fırat Üniversitesi Sosyal Bilimler Dergisi. Cilt:17, Sayı:1. Ss.262-273.

 Binay, A.(2010). Tüketim Vasıtasıyla Oluşturulan Postmodern Kimlikler. ASOS Sosyal Bilimler İndeksi.  Cilt:1, Sayı:1 ss.18-30.

 Akça, G.(2005). Modernden Postmoderne Kültür ve Kimlik. Muğla Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Dergisi. Sayı:15. Ss. 1-20.

 Sönmez, A. T.-Karataş, C.(2010). Postmodern Pazarlama. Ulusal Meslek Yüksekokulları Öğrenci Sempozyumu. Ss:1-17.

 Aydın, H.(2006). Eleştirel Aklın Işığında Postmodernizm, Temel Dayanakları ve Eğitim Felsefesi. Eğitimde Politika Analizleri ve Stratejik Araştırmalar Dergisi. Cilt:1, Sayı:1. Ss. 13.

 Saibe Pala

www.icerikfabrikasi.com