REKLAMCI- REKLAMVEREN ARASINDAKİ EN ÖNEMLİ İLİŞKİ

,

Süheyl Gürbaşkan bunun ne olduğunu tek bir kelime ile belirtir: “Sırdaşlık”. Ve devamında reklamverenin reklamcıya bir bütçe “emanet ettiği” düşüncesine getirerek tam da bu nedenle sır saklamayı bilmenin çok önemli olduğunu vurgular:

“Sır saklamayı bilmek. Türkçede bir kadınla bir erkeğin hayat beraberliğine, evlenmek deriz. Frenkler, buna “mariage” derler. Kocalanmak gibi bir laf. Oysa bizim Türkçemizdeki evlenmek sözcüğü ile o müessese daha büyümüştür, daha yüceltilmiştir. Yani terim, gerçek niceliğini belirtmektedir. İşverenle reklamcı arasında ise genellikle şu sözler edilir: Falancanın reklamını falan reklam şirketi aldı… Filanca reklamını filan şirkete verdi… Almak, vermek, kısacası. Frenkler ise buna, “Le budget de telle firme, est confiâ â telle agence”, yani “şu firma bütçesini, şu ajansa emanet etti” derler. Burada emanet sözcüğü vardır. Onlarda, almak-vermek yerine, iş sahibi reklamını reklamcıya emanet etmiş, reklamcı da o iş sahibinin reklamını, emanetini almış olur. Sırdaşlık bu açıdan, emanet sözcüğünün içinde mündemiçtir. İşverenin ticarî faaliyetinin içinde olması gereken reklamcı, onun işiyle ilgili gizliliklerini de bilir ve saklar.