Banka Uzmanı İstanbul Reklam

,

“Bankalar düzeyindeki çalışmalarda adeta ihtisas sahibi olduk.”

Kuruluşundan yaklaşık 10 yıl sonra İstanbul Reklam’ın onlarca müşterisinden sekizi, bankadır. Ajans, aynı yıl içinde sekiz ayrı bankaya hizmet sunabilmiş nadir kuruluşlardandır.

1976 yılında, reklam hizmetlerini gördüğümüz sekiz bankanın, toplam, yaklaşık olarak kırk milyonluk bütçesini, başta TV olmak üzere çeşitli medialara uyguladık.

Müşterileri arasında iki bankayı dahi bir arada görmek bir reklam ajansı için başarı sayılmaktayken, biz İstanbul Reklam olarak, aynı yıl içinde sekiz ayrı bankaya hizmet sunabilmiş bulunmaktan ve bu özelliğimizi, ciddiyetle, başarıyla sürdürmekten mutluluk duymaktayız.

İlk ciddî banka ilişkimiz şöyle olmuştu. Şirketimizin ikinci yılıydı. İstanbul’da yirmi sinemada yayın yapıyorduk. Bir gün, bir ziyaretçi geldi. Adının Zeki olduğunu söyledi; fakat soyadını gizledi. Nedenini sorduğumda, büyük bir kuruluşu temsil ettiğini, çalışmalarımız ve fiyatlarımız hakkında bilgi almak istediğini, iki üç gün sonra kesin görüşmeye geldiğinde, hem kendini, hem de temsil ettiği kuruluşu açıklayacağını söyledi.

Üç gün sonra Ziraat Bankası’nın Sayın Genel Müdür Muavini Zeki Albayrak’la konuşuyor ve bize Ziraat Bankası’na reklam filmleri yapma mutluluğunu veren sözleşmeyi imzalıyorduk. O gün bugün, bu değerli kuruluşla hizmet ilişkilerimizi sürdürmekteyiz. Bugün, faaliyetlerini durdurmuş olanlar da dahil olmak üzere, istisnasız Türkiye’deki bütün bankalara reklam çalışmaları yapmış tek reklam şirketiyiz.
Omo’ya Karşı Pop
Bir hayli geçmiş yıllarda, reklamlarını yönettiğimiz Puro, Pop ve Fay müesseseleri, mevcut Pop adı altındaki deterjanını bu defa yeni bir kaliteyle, yeni bir ambalajla, uzun bir satış duraklaması devresinden sonra âdeta yeni bir ürün gibi piyasaya sürmek istediğinde, biz şu hatayı yaptık. O günlerde herkes, “Benim deterjanım, çamaşırlarınızı bembeyaz yapar…”, “Benim deterjanım, kar gibi beyaz yapar…”, “Benim deterjanım, beyazın daha beyazını yapar…” gibi sözler söylemek yarışındaydı. Biz ise, reklam sloganımızı şöyle vurguladık: “Bütün çamaşırlar beyaz değildir. Pop, çamaşırlarınızı kendi renginde, daha temiz yıkar…” Rakibimiz Omo, yaptığı yoğun reklamlarıyla, çeşitli kişilerin ağzından derhal cevaplandırdı. “Benim için önemli olan beyazlıktır…” dedi.

Aslında o gün, belki bizim dediğimiz, önerdiğimiz sloganımız doğruydu. Ama, kanımca erken söylenmiş oldu. Tüketici piyasası deterjan kullanmaya henüz yeni yeni alışmışken ve topu topu sekiz on yıllık bir alışkanlık varken, deterjanlarla, çamaşırlarında bir sabunun sağlayamadığı beyazlığın tadını, zevkini, kolaylığını yeni yeni tatmaya başlamaktayken, bizim bu önerimiz erkendi. Zamanı gelmemiş, erken bir slogan ortaya atmıştık. Oysa bugün, Omo da, diğer bütün deterjanlar da, çamaşırların yalnız beyaz çamaşırlardan ibaret olmadığı bilinciyle, bizim o tarihlerdeki vurgulamamıza geldiler, döndüler.

Şimdi onlar da, “Renklileri daha parlak, beyazları daha beyaz yıkarız…” diyorlar nitekim. İster mevcut ister yeni ürün olsun, reklamın ilkesini, yönünü saptamaktır bütün hüner bir reklamcı için.