BABIALİ EMEKTARLARINDAN AYHAN ERER

,

Reklam filmlerindeki üstün başarıların yanı sıra Süheyl Gürbaşkan ilan çizimleri konusunda bir eksiklik hissetmeye başlar. Basın ilancılığında gelişmiş bir arkadaşımız yoktu diyerek bu boşluktan söz eder ve Sabah gazetesinde birlikte çalıştıkları Ayhan Erer ile nasıl bir araya geldiklerinin öyküsünü anlatır:

“Ayhan Erer, Babıâli’ye uzun süre emek verdikten sonra, Almanya’ya gitmiş; orada beş altı yıl, tanınmış bir reklam ajansında şef grafiker olarak çalışmış ve Türkiye’ye dönmüştü.

Ressam Sait Maden’le birlikte, ortaklaşa kiraladıkları bir büroları vardı. Fakat işlerini ayrı ayrı sürdürüyorlardı. İş ortaklıkları yoktu. Ayhan, bize de, işimiz düştükçe güzel çalışmalar yapıyordu. Bir yere bağlı olmadan çalışmayı tercih ediyordu o günler.

Bir gün bana geldi. Yedi yıl kadar oluyor. “Süheyl, ben hayatımın en önemli kararını vermek arifesindeyim. Yapamayacağım bu tür bir işi. Sanatçı olmakla, sanat satmak çok ayrı şeyler… Onu satmak için uğraşırken, birçok şeyden kaybediyorum ve sanatımı yapamaz hale geliyorum. Bunu, saydığım sevdiğim senin düzeninde, burada uygulamak düşüncesindeyim…” dedi.

“Hayrola, ne var?” dedim. Bir sürü üzücü olaylar geçmiş, anlattı birkaçını. Örneğin, bir gün, bilmem ne madenî eşyalarını yapan bir firmaya afiş yapmış. Getir, görelim demişler. Adam, bakmış bakmış… Ayhan’ın tekniğinden bir şey anlayamamış. Zile basmış, hanın kahvecisini çağırmış. “Bak…” demiş; “Sen bu resimden bir şey anlıyor musun? Neye benziyor bu?” Kahveci de “Vallahi, hiçbir şeye benzemiyor…” deyince, Ayhan’a dönmüş “Gördünüz…” demiş, “kahveci bile anlayamadı. Kalsın, hoşuma gitmedi. Teşekkür ederim…”

Bir sanatçı duygusallığıyla, “Bu zor…” dedi; “Bu görgüsüzlüğe katlanmak, basit adamlara tezgâhtarlık yapmak çok zor. Bana iş verilsin, tezgâhlama sorunu üzerimden alınsın düşüncesindeyim. Bu nedenle seninle birlikte olmak istiyorum.”

Bu teklifi, benim için gerçekten mutluluk oldu. Hemen o gün, grafik servisimizin başına geçti. Geçen yılın sonunda, bizim şirketimizden, gerekli bütün işlemleri gerçekleştirilerek emekli oldu. Halen, arada sırada, ufak tefek özel işleri için gelir. Çünkü söz almıştım kendisinden; “bir işin olursa buraya geleceksin, burada yapacaksın, bütün olanaklarımız ve arkadaşlar senin emrinde” demiştim. Böylelikle hasret gidermek fırsatı da doğar.

Ayhan Erer bizim ilk şef grafiker arkadaşımız olmuştur. Klasik müziğe aşırı merakı vardı. Bütün varını yoğunu, klasik müzik plaklarına yatırırdı. Son zamanlarda, yaşının da icabı, rahatına düşkün olmuştu. Fakat, onun özel bir statüsü, özel bir yeri vardı. Mutlaka öğle uykusu uyuması gerekirdi. Ona, ayrı bir yerde, öğle uykusunu uyuması için, bir iki saatlik olanak tanınırdı. Bizim, şanımız, şerefimiz; varlığı nazar boncuğumuz, uğurumuz idi.